Kitabın ismi gibi konusu da, “sanki” bir yol hikâyesi… İşte bu sanki sözcüğü -gerçekte- öykünün üstünü örtmeye çalışan bir örtüdür. Kahramanımız karavancı Kerem, yıllık iznini yurtdışında tatil yaparak geçirirken ülkesinin yakın tarihine ve kendi geçmişine geri dönüş-ler yapan, onları acımasızca sorgulayan felsefe-lümpeni bir gezgindir. Gönlünde ülkesi, zihninde batı, hedefinde bu ikisini [bir türlü birbirleriyle uzlaşıp kaynaşamayan bu ikisini] bir araya getirmeye çalışan bir devrim özlemi, geri kalan özlemlerinde ise, aşk… Nice ve nasıl olduğunu bir türlü çözemediği o aşk!.. Kerem, Tanzimat, cumhuriyet, sosyalizm, birey-toplum, görev-sorumluluk ve aydınlanma kavramları arasına kendisini sıkıştırmış oldukça acemi ve maalesef başarısız bir… “Kim”dir dersiniz?.. İşte buna karar vermek sizlere düşü-yor. Belki de onun kimliğinin içerisinde yol aldıkça çoğu insan kendi kimliğiyle ilgili bir şey-lere de ulaşacaktır… Kim bilir?.. Bizim bilebildiğimiz tek şey var: Size iyi yolculuklar…