Sarı Saltık 13. yüzyılın ikinci yarısında Moğol baskı ve hâkimiyetinin acılarını tatmakta olan Selçuklu Anadolusu’nda II. Gıyaseddin Keyhusrev’in oğulları arasındaki saltanat mücadelesini takiben ilk defa tarih sahnesinde göründü. Moğol otoritelerinin desteğini arkasına alan kardeşi Rükneddin’e birkaç defa üst üste yenik düşen İzzeddin’in maiyetinde, Bizans imparatoru VIII. Mihail’in kendilerine tahsis ettiği Dobruca’ya iskân edilen konar-göçer büyük bir Türk oymağının reisiydi. Bu oymak bir görüşe göre 13. yüzyıl Anadolusu’nda önemli bir tarihsel rol oynayan Çepni Türkmenlerinin bir kolu, bir görüşe göre de Kıpçak Türklerinden bir oymak idi. (...) Kanaatimizce Sarı Saltık tıpkı Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaşamış diğer Türkmen babaları gibi aynı zamanda hem şeyh hem aşiret reisi olmalıdır ki, böyle bir göç hareketini yönetebilsin. Türkmen babalarının hem aşiret reisliği hem de şeyhlik statüsünü bir arada taşıdıkları, bilinmedik bir konu değildir ve bu çifte statünün kökü İslâm öncesi Orta Asya'ya kadar gitmektedir. (...) eldeki bu kitapta değerli araştırmacılar S. Burhanettin Kapusuzoğlu ve Mevlüt Çam, İstanbul Başbakanlık Osmanlı ve Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerindeki Balkanlar’da, Anadolu’da vs. yerlerde bulunan Sarı Saltık türbe, tekke, zâviye ve köylerinin vakıf ve tahrir kayıtlarını bir araya toplamak suretiyle, tıpkıbasım ve çeviriyazı metinler halinde araştırıcıların dikkatine sunmaktadırlar. Şimdiye kadar bu metinler topluca ve bir arada yayınlanmamış olup ilk defa bu kitapta sistematik olarak bir araya getirildiler. Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak