Elinizdeki kitap, savaş ve psikoloji arasındaki ilişkiyi, Birinci Dünya Savaşı’na odaklanarak Psikoloji biliminin farklı kavramlaştırmaları düzeyinde ele alan metinlerden oluşmaktadır. Birinci Dünya Savaşı “Bütün Savaşları Bitirecek Bir Savaş” olarak tanımlanırken, savaşın bu düzeyde bir yıkıma ve kayıplara neden olacağı düşünülmemişti. Aynı zamanda ironik bir şekilde bu savaşın, ülkelerin politik sistemlerinin değişimine zemin hazırlayacağı, yeni silah teknolojilerinin gelişimini sağlayacağı, toplumsal cinsiyet rolleri açısından kökten değişimleri tetikleyeceği ve bu kitabın da odak noktası olan psikoloji disiplininin genişlemesine yol açacağı da öngörülebilir değildi. Savaş sırasında binlerce asker, “shell shock” (savaş sonrası nevroz) adı verilen, belirli fizyolojik ve psikolojik belirtilerle tanımlanan, savaşa bağlı bir tür travmadan muzdarip olmuştur. Kitapta yer alan psikoloji metinlerinde, savaşın psikoloji üzerindeki etkilerinin çeşitli yansımaları ele alınmıştır. İnsan doğası ile savaş arasındaki ilişki, Klinik psikoloji bağlamında Freud’un savaş ve yıkıcılık ile küçük farklılıkların narsisizmi üzerine kavramlaştırmaları, savaşı bizzat deneyimleyen Bion’un kuramsal çıkarımları, psikosomatik yaklaşım özelinde savaş nevrozları, politik psikoloji kapsamında milliyetçiliğin kavramsal gelişimi, otobiyografik bellek ile ulusal kimliğin kesişimi, askeri psikolojinin kapsamı ve getirilebilecek eleştiriler ile iletişim psikolojisi bağlamında propaganda, söylem ve ahlak etkileşimi temelinde değerlendirilmiştir.