Ahmed Adnan Saygun, yalnızca ülkemizde değil dünyada da yirminci yüzyılın en büyük bestecilerinden biridir. Bestecinin kültürler arasında köprü olma işlevi taşıyan ve ana yurdunun düşünce dünyasını kavramsal bir çerçeve içinde yorumlayan yapıtlarında iki geleneğin izleri de görülebilir: Doğu’nun ezgiselliği, Batı’nın çoksesliliği.
Saygun’un yapıtlarını ve sanat anlayışını besleyen etkili bir düşünsel arka plan vardır. Son günlerinde kendisini ziyarete gelen Halit Refiğ’e Eflatun’un Apologia’sının finaliyle veda etmesi1 bile tek başına, zengin düşünsel dünyasına kapı aralamamıza yetecek bir örnektir. Söz konusu düşünsel arka planın kodlarının yer aldığı Yunus Emre Oratoryosu ve Kerem’de vurgulanan “insan”, “tanrı”, “sevgi” ve “ilâhî aşk” gibi kavramlar, Gilgameş’in son sahnelerinde de öne çıkmaktadır. Bestecinin bu kavramlara ilgi duymasında, Yunus Emre’ye duyduğu yakınlığın büyük etkisi vardır. Gilgameş’in temel meselesi “ölüm”dür. Ancak ölüm burada bir son değil hakikate ulaşma yolunda bir gereklilik ve başlangıçtır.Bu eserle ilgilenmemde, Saygun’un en büyük eseri olarak gördüğü Gilgameş’in hiç sahnelenmemiş olmasının büyük etkisi olmuştur. Bu kitapta, Gilgameş’e projeksiyon tutarak, metinsel ve müzikal incelemelerle, farklı bir perspektiften yeni bir Saygun resminin ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Ne kadar kapsamlı olursa olsun elbette her çalışma sonunda eksik olacaktır.
Doktora eğitimim ve tez çalışmam süresince hocam ve danışmanım olarak değerli birikimlerini bana aktaran, sevgi ve desteğini hiç esirgemeyen, yalnızca entellektüelliğiyle değil hayata bakışı ve duruşuyla da örnek aldığım müzikbilimci Sn. Prof. Gülper Refiğ'e; sıcak ilgisi ve yol gösterici yaklaşımı ile desteğini bir an bile benden esirgemeyen, kısıtlı zamanına rağmen bu çalışmanın müzikal analiz kısmında büyük bir emek ve titizlikle yaklaşık bir yıl boyunca neredeyse her hafta bana zaman ayırarak, Saygun’un öğrencisi, besteci ve entellektüel olarak edindiği büyük birikiminden damıtma bilgiler ve yön verici dokunuşlarla yolumu açan, aynı zamanda yazım dili ve ifade konusunda da kendisinden çok şey öğrendiğim Sn. Prof. Dr. Özkan Manav'a; beni destekleyen ve her zaman yanımda olan fedakâr eşim Sermin Yüksel ve aileme sonsuz teşekkürlerimi sunar, kitabımın yeni çalışmalara faydalı olmasını dilerim.