“Hafızamda yer eden bir başka hadise de o sıralar Beylerbeyi Sarayı’na kapatılmış olan büyükbabamı iki defa ziyaret edişimizdir. Yalıdan ayrılmadan önce evin kadınlarının çoğu ve evin erkeklerinden bazıları etrafımıza toplandılar; yanaklarından akan yaşlarla bizleri kucakladılar. Sanki öpücüklerini Boğaz’ın karşısına taşıyıp hizmetinde oldukları sevgili efendilerine teslim etmemizi diliyorlardı. Hayatlarının büyük bir bölümünü Abdülhamid’in sarayında geçirmişlerdi; bize nasıl davranacağımızı, nerede oturacağımızı, ne söyleyeceğimizi, ne zaman söyleyeceğimizi öğretmeye çalışıyorlardı. Bizimle birlikte gelebilmek için canlarını verirlerdi, Abdülhamid onlar için hem başlangıç hem de sondu.”
Şehzadenin Yüzyılı Ertuğrul Osman Efendi’nin büyükbabası II. Abdülhamid’in son dönemi ve Osman 1924’te hanedan mensuplarının Türkiye’den ayrılmalarıyla başlıyor. Ertuğrul Efendi’nin Viyana, Paris ve New York’ta geçen yaşamı ve son yıllarında Türkiye’ye dönüşü anlatılıyor. Ertuğrul Osman Efendi, 20. yüzyılı kapsayan hatıralarında soylu sınıfın modern zamanlardaki hayat tarzını; dünyanın birbirinden şöhretli iş, sanat, spor, siyaset ve kültür simalarını esprili bir dille aktarıyor. Kitabın bazı bölümlerinde Cumhuriyet, devrimler ve özellikle Türkiye’nin temel meselelerini ele alıyor. Eşi Zeynep Tarzi Osman ise sonsöz sayfalarında hem mensubu olduğu Afganistan kraliyet ailesini hem Ertuğrul Osman ile ilişkilerini anlatıyor.
Şehzadenin Yüzyılı, Cumhuriyet’in ilk yüzyılı geçerken Osmanlı hanedanının serencamını gözler önüne seren kıymetli bir hâtırat.