Yazar bu çalışma ile birlikte İstanbul’daki Ugandalı kadın seks işçilerinin deneyimlerini toplumsal cinsiyet lensleri ışığında değerlendiriyor. Bunun yanı sıra Sahraaltı Afrika ülkeleri üzerinden gerçekleştirilen göçün “Kadınlar neresinde?”ye de cevap aranıyor. Kişilerin anlatılarından, tavır ve duruşlarından daha detaylı bir şekilde anlamaya yardımcı olabilecek bir araç olan niteliksel yöntemle büyük genellemeler yerine direnişin en iyi gözlemlenebileceği “küçük görünen kişisel deneyimlerin” peşine düşüyor. Fakat çalışmada “tahakküm karşısında siyah kadını, siyah kadın karşısında tahakkümü” nereye koyacağını sorgularken Tarlabaşı’ndan Aksaray’a uzanan örneklem alanında “direniş ve gizli senaryolarını” merkeze yerleştiriyor.
Siyah Ugandalı kadınlar neden teslim olmuş gibi görünüyorlar?
Sessizlik direnişe nasıl dönüşebiliyor?
Batı geleneği ve pratiğinde sese biçilen değer hangi noktada körleşmeye neden oluyor?
Toplumsal cinsiyet lenslerimizi takıp direnişi yeniden düşünelim.