Büyük Selçuklu Devleti, Orta Asya’dan Anadolu’ya, Irak’tan Suriye’ye, Hicâz’dan Yemen’e kadar büyük bir coğrafyayı kuşatan bir imparatorluktu. Geniş bir toprağa sahip olan Selçukluların en parlak zamanı da Alparslan ve Melikşah’ın dönemleri olmuştur. Yükseliş devri olarak adlandırılan bu dönem ilmî faaliyetler hususunda birçok gelişmeye sahne olmuştur. Nizâmiye medreselerinin kurulmasıyla birlikte dönem âdeta ilmî açıdan zirve çağını yaşamıştır. İşte bu çalışmada da Selçukluların ilim ve kültür hayatı bakımından en parlak dönemi olan Yükseliş devrindeki İslam hukuk anlayışı ele alınmıştır.
Selçuklu devri ilim adamları arasında bilhassa yükseliş devrinde değerli çalışmaları olan ve hukuk tarihi boyunca isimleri dillerde dolaşan tarihe damgasını vurmuş çok sayıda hukuk bilgini olmuştur. Bu bilim adamlarının kimi yargıda bizzat uygulamanın içinde yer almak suretiyle, kimi de yazdıkları eserler ve yetiştirdikleri talebeler vasıtasıyla hukuka ve hukuk biliminin gelişmesine katkı sağlamışlardır. Özellikle ortaya koymuş oldukları eserler uzun zamandan beri İslam hukuku açısından kaynak vazifesi görmüştür, görmeye de devam etmektedir.
İşte, İslam hukukunun kendilerine hâlen dahi çok şey borçlu olduğu -öyle gözüküyor ki- borçlu kalmakta da devam edeceği, Şirazî, Cüveynî, Gazzalî gibi âlimlerin büyük bir kısmının tetkik mevzuumuz olan Selçuklu Yükseliş Devri hukukçularından olmaları da Türk hukuk tarihi için bir şeref payıdır.