Kumkapı, Nil Sineması… Ve yazlık sinemanın dev görünüşlü mahcup fedai abileri… Yeşilçam’da kendini kanıtlamış ünlü bir prodüktör’ün oğlunun yarım kalmış kimsesiz çocukluğu…Kaybedilenleri zaman olgunlaştırsa da gidebilme ihtimalini çocuk dünyasında ona hatırlatan ailesi. Kumkapı’nın her bir balkonundan sarkan saksı çiçeklerinin yorgun yüzlere renk katan ahengi…Sinema çalışanlarının kendi hiyerarşisi içinde kurdukları dostlukları, bağlılık, sadakat bizleri o döneme ait pek çok şeyle yüzleştiriyor. Ayrılıklar, aldatılma, yalnızlık bir çocuğun gözlerinden hiç bu denli öfkelere ve sevinçlere şahit olmamış, düşündürmemişti.
“ Katil suratlı fedailerin yüzleri kül rengi, evsizlerin döktüğü gözyaşları sel olmuş ve zor zamanlarında onun yardım ettiği kim varsa gariban ya da nüfuslu anlatılmaz bir hüzünle bahçeyi doldurmuşlardı. Yazlık sinemanın bahçesinde vedalara alışkın olmayan bir hava vardı. Yaz akşamları açık olan avlunun bir köşesinde şimdi yeşil çuha geçirilen kocaman bir kutu duruyordu.”