Elinizdeki eser için söylenebilecek ilk şey Lev Şestov’un Hamlet, Brutus, Coriolanus, Kral Lear, Macbeth gibi Shakespeare kahramanları ile izini sürmeye başladığı hakikat arayışında kendi yolunu aradığıdır. Brandes sadece bir bahane, aracıdır. Dikkatli okuyucu Şestov’un esas olarak Brandes ile ilgilenmediğini, Kant’çı koşulsuz buyruk sancağı altında bilimsel dünya görüşünün karşısında varoluşsal anlam bağlamında eleştirel bir arayış içerisinde olduğunu görecektir. Zira düşünür eserini Nietzche’nin “Avare okurdan nefret ederim” sözüyle başlatır ve bitirir. Şestov, Shakespeare kahramanlarıyla insan yaşamını doğa yasalarına tabi bir mekanizmaya dönüştüren tüm düşünce sistemlerine saldıran irrasyonel felsefesini anlamlandırma yoluna giriş yapar. Bu yolda Shakespeare’i eski “neden” sorusu yerine dehşetli “niçin” sorusunu sormaya başladığı andan itibaren takip eder ve Hamlet örneğinde olduğu gibi dehşetli niçin sorusunun yıkım ve umutsuzluğa da eşlik eden uyanış mücadelesine tutunur.
Yeryüzünün ve gökyüzünün efendileri!
Daha ne olsun!
Cehennem de önüme mi gelsin?
Hayır, sus, sus ruhum!
Ah, gevşemeyin sinirlerim! Gerilin, dik durun!