Hayatını dokumacılıktan kazanan imanlı bir adam olan Silas Marner, uğradığı hırsızlık iftirası sonrası kilise üyeliğinden kovulunca yaşadığı şehri terk ederek Raveloe adlı bir köye yerleşir. Bu iftirayla birlikte Tanrı’ya ve Tanrı’nın adaletine olan inancını da yitiren Marner, yaradılışının bütün gücüyle işine sarılır ve kendini kazandığı altınları biriktirmeye adar. Ne var ki bu kez de bir hırsızlığın kurbanı olur ve kendine güvence bellediği altınların tümü çalınır. Fakat talih, çalınan altınların yerine Marner’a hiç beklenmedik bir armağan verecek ve Marner için yepyeni bir yaşamın kapılarını aralayacaktır.
George Eliot takma adıyla eser veren, Viktorya dönemi kadın yazarlarından Mary Ann Evans, Silas Marner’da dinsel yaşama ve dinî dogmaların hâkim olduğu topluma yabancılaşan bir ruhun portresini çizer. Uhrevi olandan kopuşu ve kendi ifadesiyle “saf ve doğal insani ilişkilerin iyileştirici etkisi” sayesinde yeniden hayat buluşu anlatır. 19. yüzyıl İngiltere’sinde taşrada geçen roman, güçlü bir gerçekçilikle farklı sınıflara mensup insanların yaşamlarından sahneler sunarken, din, toplum, sanayileşme ve şehirleşme gibi konuları sorgulamaya açmaktadır.
George Eliot’ın simgelerle ve karşıtlıklarla örülü eseri Silas Marner’ı, Alaattin Bilgi’nin yetkin çevirisiyle sunuyoruz.