Sinema II: Zaman-İmge resmi

Sinema II: Zaman-İmge

Barkod: 9786257917049
Üreticiler: Norgunk Yayıncılık
Stok Sayısı: Stokta Yok
Basım Tarihi: 2-2021
Baskı Sayısı: 1. Basım
Sayfa Sayısı: 343 Sayfa
Ağırlık: 343,00 Gram
Boyut: 15,00 (en) x 21,50 (boy)
Cilt: Ciltsiz
Kağıt: 2. Hamur
Basım Yeri: İstanbul - Türkiye
Basım Dili: Türkçe

230,00 TL
195,50 TL

Sinemaya yoğunlaştığı çalışmasının bu ikinci cildinde Gilles Deleuze, ilk ciltte (Sinema I: Hareket-İmge) Peirce’ten esinlenerek geliştirdiği sinemaya özel göstergeler tablosunu sinemada ortaya çıkan yeni kavramsal pratiklerin izini sürerek tamamlıyor. Bunun için, 2. Dünya Savaşı öncesi sinemayı karakterize eden eylem temelli sinemadan farklı, duyu-motor zincirinin koptuğu ve bu sayede zamanı dolaysız bir şekilde sunma kapasitesine kavuşan yeni bir imge türü ayırt ediyor. Deleuze’ün zaman-imge kavramıyla karşıladığı bu yeni sinemada temel soru “sonraki imgede ne göreceğiz?” olmaktan çıkıp “imgede görülecek olan nedir?” haline gelecektir.

“Pek çok kişi için, felsefe ‘yapılan’ bir şey değil, hazır bir gökyüzünde halihazırda yapılmış olarak bulunan bir şeydir. Ne var ki felsefi kuramın kendisi de, nesnesi kadar bir pratiktir. Nesnesinden daha soyut değildir. Bir kavramlar pratiğidir ve onu iç içe geçtiği diğer pratiklerin ışığında yargılamak gerekir. Bir sinema kuramı sinema ‘üzerine’ değil, sinemanın yol açtığı ve kendileri de başka pratiklere karşılık gelen başka kavramlarla ilişki içerisinde olan kavramlar üzerinedir ve bir nesnenin diğer nesnelere göre bir önceliği olmadığı gibi, genel olarak kavram pratiğinin de diğer pratiklere göre hiçbir önceliği yoktur. (...) Büyük sinema yönetmenleri büyük ressamlar veya büyük müzisyenler gibidir: kendi yaptıkları hakkında en iyi konuşacak olan onlardır. Fakat konuşurken başka bir şey haline gelirler; filozof veya kuramcı olurlar; kuramlarla işi olmayan Hawks için dahi, kuramları küçümser gibi yapan Godard için dahi bu geçerlidir. Sinemanın kavramları sinemada verili değildir. Yine de bunlar sinemanın kavramlarıdır, sinema üzerine kuramlar değil. Öyle olur ki, daima günün öyle bir saati gelir ki, gece yarısında veya gün ortasında artık ‘sinema nedir?’ diye değil, ‘felsefe nedir?’ diye sormak gerekir.”

Bir imge nasıl ayakta kalıyor, işte bütün mesele bu!