Daha Lacan hayattayken bile, öğretisi etrafında dünyada bir hareket yaratılmıştı. Bu hareket o günden bu güne büyüyerek yayılmaya devam etti. Ve bu söylemin yayılması sadece canlı olmakla kalmadı, aynı zamanda psikanalizdeki yönelim için belirleyici hale de geldi.
Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Lacancı hareket başat psikanalitik yaklaşımı temsil etmektedir. Lacancılık dışındaki psikanalitik anlayışlarda belirgin bir gerileme yaşanırken Lacancı düşünce psikanaliz dışındaki alanları etkilemeye devam etmektedir. Film okumalarından felsefeye, radikal politikadan özne tartışmalarına, edebiyat eleştirisinden feminizme kadar bir dizi alanda Lacancı psikanalize göndermeler yapılmaktadır. Bu yaşayan, canlı bir teori ve pratiğe işaret ediyor. Türkiye de bu gelişmelerin dışında kalmadı, burada da Lacancı psikanalize dair güçlü bir ilginin olduğunu söyleyebiliriz.
Bu kitap işte bunu göstermektedir. Yazarlar aktarımın etkisiyle ve Lacan`la karşılaşmalarının bir sonucu olarak farklı ülkelerde kendileri için temelde neyin değiştiğine tanıklık ediyorlar.
Bize Japonya`dan Arjantin`e, Çin’den Türkiye’ye, Kolombiya’dan İtalya’ya kadar Lacan`ın dünya çapındaki etkisini kavrayabileceğimiz bir panorama sunuyorlar.
“Sınırların ötesinde Lacan” tabii ki psikanaliz hakkında bir meseledir, fakat aynı zamanda dillerle ilgili bir meseledir, yerleşik politik sistemlerle ve aynı zamanda politik, sosyal sarsıntılar veya savaşlar ve savaşları çıkaran diktatörlerle her zaman bağlantı halinde olan diller tarihine dair bir meselesidir de. Bu yüzden bu, bir farklılıklar meselesidir, teorik külliyatın ve çeşitli pratiklerin farklı bir okumasıdır: Çin’de analiz, örneğin ABD’de, İsrail’de ya da Polonya’daki gibi yapılmıyor. İşte bu yüzden bu kitabın ortaya koymayı amaçladığı sorulardan biri de şu: Lacan’ın öğretisini temel alan bu ortak zeminden yola çıkan dünyadaki güncel pratikler nelerdir? Örneğin Fransa’daki gibi Lacan’ın mevcudiyetiyle, Lacan’ın sadece kitaplar üzerinden bilindiği ülkelerdeki durumu karşılaştırdığımızda nasıl farklılıklar görebiliriz? Ortak payda olarak ne ortaya çıkarılabilir ve farklılık anlamında neler elde edilebilir?
“Lacan psikanalizi değiştirdi, bu konuda ısrarcıyız, psikanalizin sonunu ve ayrıca sonlarını değiştirdi. Onun öğretisi tedavi pratiğini dönüştürdü, analitik kliniğe yeni bir biçim kazandırdı ve aynı zamanda sınırları aştı: Bu kitap buna tanıklık ediyor. Bugün kimse onun Freud’u yeniden okuduğundan, aynı zamanda analitik deneyimi dönüştüren güçlü önerilerde bulunduğundan, tam yirmi beş yıl boyunca Lacancı bir analiz uygulaması var ettiğinden şüphe duyamaz: Ben, a nesnesini, analitik eylemi, passe’ı (geçiş çalışması) ve gerçeği [le réel] vurgulayacağım örneğin. Bu pratik Lacan’ın metinlerine ve bunlara aktarımı olanların çabalarına dayanmaktadır. Ayrıca onun teorik önerilerinin gücüne ve sağlamlığına ve bu düşünceyi ulusal sınırların ötesine taşımayı seçenlerin çabalarına dayanmaktadır. Bu kişiler bilinçdışıyla kendi deneyimleri onları kendi içsel sınırlarından kurtardıktan sonra bu noktaya gelmişlerdir. Bütün bunlar, işler kişi olarak Lacan’la doğrudan bir ilişkinin ötesine geçtiğinde ortaya çıkmıştır.
“Bilinmeyene doğru gitmeyi kabul etmek, kendini bulmak için dışarıya gitmek, işte analize girişteki vaat budur. Analizin sonuna gelecek olursak, her kim ki arzusunu bu yola koyarsa bu deneyimi sınırların ötesine götürebilir. Bu kitabı eline alıp şöyle bir sayfalarını karıştıran veya okuyan herkes Lacan’ın öğretisinin olağanüstü yayılımını, Freud’dan sonra tekrar okuduğu kavramların genişleyen kapsamını ve kendisinin oluşturduklarını ve icat ettiklerini tartabilecektir. Dikkate değer yapıtı, analizin geleceği ve hatta bunun da ötesinde kendi alanının dışındaki alanlar açısından önemli gelişmelerin yaşanmasına olanak sağladı: Bilimle, aynı zamanda, felsefe, mantık, matematik, din ve edebiyatla sürdürdüğü sürekli diyalog buna örnek verilebilir.”