Dipten gelen bir dalga olarak zuhur edip memleketi sarsmakla kalmayıp, sınırları aşarak uluslararası alanda da etkiler yaratan bu isyan daha şimdiden sosyolojik, kültürel ve siyasal olarak incelenmesi gereken yüzlerce imge, pratik, kavram, soru ve cevap biriktirdi. "Soğuk Savaş" algısının dışında, devletle "sıcak temas" pratiği olarak da gelişen bu pratik, ironik olarak isyanı oluşturan "düşman/rakip" geleneklerin ve bireylerin de birbirleriyle "sıcak temas" yaptıkları bir tanışma ve yeniden tanışma pratiği olarak tarihe geçti... Bu "sıcak temas"ın bizleri "tanışmak ve yeniden tanışmanın" eşiğine taşıması, isyan komünü içinde yer alan "eski" ve "yeni" herkesin birbiriyle tanışmasının yanı sıra, teori-pratik, imge-anlam alışverişi yapmasının da miladı bir başkaldırıdır bu... Her olay gibi Gezi İsyanı'nı da, olgu, soru/sorun ve müjde/kıymet olarak üç başlık altında okumak mümkün. İlk söylenmesi gereken, bu isyanın "anlamından" çok "akibetinden" söz edilen bir dilin giderek egemen olma riski. İsyan'ın "hatıra"ya dönüştürülüp geleceğe değil geçmişe ait kılınarak işlevsizleştirilmesi ise bir başka dert. Öte yandan her "Gezi"den "Gezgin" olarak dönülemeyeceği gerçeğinden hareketle şu söylenebilir: Eylem'e katılmış olmanın kıymeti baki ama bu Gezi'den Gezgin olarak dönmek için, tarih bilinci ve alternatif bir toplum tasavvuru ile isyanı ilişkilendirmek gerekiyor. Çünkü devletsiz, polissiz, hiyerarşisiz, parasız, mülksüz "komün" deneyimiydi bu başkaldırı. Küçük ama anlamlı olan bu komün deneyiminin, anti-kapitalist bir ütopyaya bağlanmayıp salt AKP karşıtı "ulusalcı" bir bağlama oturtulup "taktiklere" feda edil-mesine karşı mücadele gereği de buradan kaynaklanıyor. Gezi isyanı üzerinden, arkadan dolanıp hem "puan" hem "para" hem de "şan/şöhret" kazanmanın en hafif deyimle "ayıp" olduğunun altını çizmek gerekiyor. Gezi üzerine her kalemi eline alanın "yazar" da "gezgin" de olmayacağını bilmek için alim olmaya gerek yok... Doğu bilgelerinden Cüneyd-i Bağdadi'nin, "Aramakla bulunmaz ama bulanlar sadece arayanlardır" cümlesinin anlam kapısından geçerek bir cümleyle bitirelim: Gezi başkaldırısı, işaret ve itiraz parmaklarını yitirmeyen bizim mahellenin çocuklarının hem gerçekleştirdikleri hem de aradıkları yirmi dört ayar tarih kıymetinde bir eylemdi. Öptük başımıza koyduk. Gezi usandırmasın, uslandırmasın ve utandırmasın. Tarih/ hayat; tamamına da DEVRİM'e de erdirsin...