Yitirdiğiniz sevdiklerinizin geride kalan eşyalarını saklayacak yeriniz yoksa ve onlardan kurtulmanız tek çareyse bu kitap tam size göre.
Hâlâ annesinin ani ölümünün etkisinde olan Jess, şimdiye kadar yaptığı en zor şeyi yapmak üzeredir: satılabilmesi için çocukluğunun evini boşaltmak. Jess bir ömrü barındıran hatıraları gözden geçirirken bir türlü ayrılamayacağı bir şeyle karşılaştığında her şey durur: eski bir ansiklopedi seti. Tamamen geri dönüşüme hazır, yıpranmış sayfalar. Jess’e göre ise sevgiyi ve annesinin her zaman sahip olmasını istediği geleceği temsil eden kâğıtlar.
Jess kitaplara yeni bir yuva bulmaya çalıştığı esnada mektuplarla, fotoğraflarla ve eski eşyalarla dolu, depo olarak kullanılan ve Sıradan İnsanlar Müzesi olarak bilinen bir mekân keşfeder. Kendisini bir anda deponun gizemli sahibiyle birlikte müzenin resmi olmayan sorumlusu olarak bulur.
Bakımını üstlendikleri ve korumaları altındaki objelerin geçmişini araştırırken yalnızca nesillere ve kıtalara yayılan yürek burkan hikâyeleri çözmekle kalmaz, eve ve kendilerine dair uzun süredir gömülü sırları da gün yüzüne çıkarırlar.
Mike Gayle’in terk edilmiş bir hatıra kutusundan ilham alan ve gerçek bir hayat hikâyesine dayanan romanı Sıradan İnsanlar Müzesi, anılar ve kayıplar, geride bıraktıklarımız ve kendimiz için yarattığımız gelecek hakkında dokunaklı bir roman.