Bu çalışma, Soğuk Savaş bağlamında Türkiye`de etkilenen siyasal ve bürokratik aktör, kurum ve hareketleri inceleme amacı taşıyor. Soğuk Savaş`ta Türkiye`nin aldığı/almak durumunda kaldığı pozisyon nasıl şekillendi? M. T. Paşaoğlu, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü`nün rolünü de irdelediği yazıda bu pozisyonu yeniden anlamlandırıyor. Ankara Anlaşması ile başlayan ve Gümrük Birliği ile neticelenen iktisadi bütünleşme sürecini tahlil eden E. K. Sönmez ise, Soğuk Savaş dinamiklerinin ve iç siyaset gelişmelerinin AET ile kurulan ve geliştirilen ilişki üzerindeki etkilerini yazdı. Sönmez, Avrupa ile ilişkilerin güvenlik boyutuna ve Soğuk Savaş sürecindeki gelişmelere odaklanıyor. Soğuk Savaş`ı komünizm tehdidine karşı integral devlet çerçevesinde mercek altına alan Ç. Cengiz ise, Gramsci`nin bu kavramının ışığında devlet ve sivil toplumun özdeş görüldüğü bir siyasi dönem olarak okuyor. Cengiz, antikomünist cephenin, bu bağlamda, yekpare bir kurgu olarak inşa edildiğini söylüyor. V. Kaya ise genellikle savaşın arka planda bıraktığı fakat esasında tam ortasında yer alan devlet teşkilatının dönüşümüne ve bürokratik gelişime Batılı bölge araştırmacılarının çalışmaları ve uzman raporları ekseninde bakıyor. Kaya, idari reform kapsamında önerilen reçetelerin politika yapımına etkisini Soğuk Savaş`ın belirleyiciliği açısından tartışıyor. C. Öztekin, bu anlamda Türkiye`de devletin ideolojik aygıtı olarak okunabilecek unsurların savaşın ilk yıllarında nasıl araçsallaştırıldığını ele alıyor. Söz konusu mekanizmaların iç politikada nasıl bir işlev taşıdığını ortaya koyan Öztekin, aynı zamanda dış politikanın yürütülmesi için ulusal kamuoyunun nasıl hazırlandığına da dikkat çekiyor. Son olarak, Z. Erata, Soğuk Savaş bağlamında ihmal edilmemesi gereken bir dinamiğe ABD ve SSCB etkisinde Türkiye`de şekilllenen kadın hareketine, odaklanıyor. Erata, Türkiye`de kadın hareketlerinin yakın tarihini Soğuk Savaş bağlamı ile okuma önerisinde bulunuyor.