Masumu, suçlusu, mağduru, bürokratı, sanatçısı ve sıradan insanıyla geniş bir yelpazeye yayılan, bir yandan dünyanın gerçeklik aynasından yansırken bir yandan da gerçeküstü dünyaya teğet geçen kahramanlarıyla Son Saatler, son derece yalın bir üslupla gündelik hayattan dokunaklı imgeler resmediyor. Okur, her öyküde birinin ya da bir şeylerin “son saatler”ine tanık olurken, öyküler bireysel ve psikolojik taraflarıyla “varlık”, toplumsal ve sosyolojik taraflarıyla ise “yokluk” kavramlarını düşündürüyor.
Burak Evren’in 2008’de Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne layık bulunan Rüyalarının Kızı adlı kitabından sonra yeni öykülerinin bir araya geldiği Son Saatler, gerçekler ile düşlerin yan yana yürüdüğü edebi bir geçit töreni.
“Kimseyle konuşmuyorum ben. Burada değilim. Camın ardındayım artık, evin dışına, gecenin orta yerine yerleştim, içeri bakıyorum. Zaten dışarıda başlamıştım yolculuğa, eve ancak birkaç saatliğine uğrayabildim, sonunda yine dışarıda buldum kendimi. İçeri giremeyeceğim, bitkinim, artık buraya ait değilim.”