Çabuk ve güzel geçti o yaz. Akşamlar sanki hep hanımeli kokardı. Geç vakit, günbatımında A. S. ‘den, Nergislibahçe Sokağı’ndaki apartman dairesinden ayrılırdım. O, beni, anacaddeye kadar geçirirdi. Eylül başında, bir akşamüzeri büyük konak bahçesinden bize doğru esen yel, güz yapraklarını da savurmuştu. Yel ansızın esmeye koyulmuştu. Ansızın yaprak dökümü başlamıştı. A.S., beni yine kolumdan tutmuş ve şöyle demişti: "Yaz bitiyor Kenan. Her şey bitiyor. İnsan olmamız için bir sınavdı bu yaz. Olabildik mi?" Çok az yazar aynı sorunun yanıtını kırk yıldan uzun bir süre kendini tekrar etmeden arayabilir. Selim İleri, Son Yaz Akşamında, karmaşık insan dünyasının değişken yüzlerini usta bir kurguyla yansıtırken, bizi hep o sorunun içine çekiyor. Bir iç sızısının izinde, inceliklerle yeniden hatırlatıyor bize hep o soruyu. Son Yaz Akşamı, aslında hepimize sorulmuş o umarsız soru...