Søren Kierkegaard, nesnelliği merkeze alan felsefenin ve kendinden sonra gelen yüzyılda daha da etkili olacak modern dönemin tehlikelerine işaret etmişti. Bugün, yine nesnel sloganlar içinde öznelliğin can çekiştiği, kişilerin varoluşlarının ve kişiliklerinin yok sayıldığı, hakikat olarak ideolojilerin dayatıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu sebeple onun kendi çağı için belirlediği sorunlar ve bunlara karşılık geliştirdiği önerileri incelenmeye değerdir.
Kierkegaard, kendi döneminde ve ölümünden sonra uzunca bir süre keşfedilememiş, fakat eserlerinin basılıp yaygınlaşmasıyla pek çok filozof, düşünür, din adamı, psikolog ve edebiyatçıyı etkilemiştir. Onun bütün bu alanlara yayılabilen etkisini yazarlık yeteneğine olduğu kadar, özgün düşüncelerine ve eserlerindeki derin tahlillerine bağlamak yanlış olmayacaktır. Zamanında hâkim bir görüş olan Hegel felsefesini, yine Almanya’da beliren romantik akımı ve devlet kilisesinin Hristiyanlık anlayışını yererek, böylece felsefe, din ve sosyal kültürdeki yerleşik anlayışlara karşı çıkan radikal bir felsefe geliştirmiştir.
Danimarkalı eleştirmen Georg Brandes, Kierkegaard hakkında “Çok az insanın hayatında mürekkep bu kadar büyük rol oynamıştır.” demiştir. Gerçekten onun yaşamını mürekkeple yaptığı bir dans olarak nitelemek mümkündür. Görünürdeki hayatı yürümek, sohbet etmek ve yazmak şeklinde özetlenebilir, fakat içsel hayatı hiçbir şekilde özetlenemez; belki sayfalar dolusu cümlelerden bazı çıkarsamalar yapılabilir. Bu kitap, Kierkegaard’u henüz tanımayanlar için güzel bir başlangıç olabilir…