İspanyollar bir gün, Las Casas önlerinde, 3,000 kişiyi, parçaladılar, başlarini kestiler veya ırzlarına geçtiler. Hiçbir devirde benzeri görülmemiş insanlık dışı olaylar ve barbarlıklar gözlerimin önünde cereyan etti. ispanyollar kendilerinden kaçan çocukların bacaklarını kestiler. İnsanları kaynayan sabun dolu kazanlara attılar. Kim bir kılıç darbesiyle insanlari iki parçaya ayırabilecek diye bahse girdiler.
Yerlilerin üzerine, onları görür görmez, bir anda yiyip yutan köpekler saldılar. Bebekleri köpeklere yem olarak kullandilar
Misyoner Bartelemo de Las Casas
Biz onların (yerlilerin) topraklarını (vatanlarını) ellerinden aldık, yiyeceklerini tahrip ettik. Kendi gelenek ve göreneklerine ters düşen yasalarımızı uyguladık. Onları, nefret ettikleri zevklerimize uydurmaya çalıştık. Kendilerini veya mallarını kendi bildikleri şekillerde savunmak istedikleri zaman da onları katlettik ... Sert savaş yollarıyla efendileri olduğumuzu kabul etmeyi ögrettik
Tanınmış Ingiliz romancı Anthony Trollope
Aralik 1963'te, çok iyi hazırlanmış bir planın sonucu olan soykırımın patlak vermesinden birkaç saat önce Kıbrıs’a vardım. Planın amacı Kıbrıslı Türklerden kurtularak adayı hep Rum yapmaktı. 1962'de Yemen'de olduğu gibi, yapılan katliamlara goz sahidi oldum.
Bu, birbirinden çok farkli iki soykırım savaşının bir ortak yanı, ezilenlerin savunucusu olması gereken Birleşmiş Milletlerin soykırım yapıldığını görmezlikten gelmeleriydi. Soykırım yapıldığını kabul etseler önlemek için harekete geçmeleri gerekecekti. Halbuki görmezlikten gelmek kolay, çok daha kolaydı.
Tüm dünyada yapılmış soykırımları göz
önüne seren seren yazarı
gosterdigi cesaret için kutlarım.
Harry Scott Gibbons, Kıbrıs’ta
(The Genocide Files)