“‘Ben,’ diyorum, ‘hepsinin, bütün çocukların her gününü kurtarmak istedim.’ Hafifçe gülüyor kardeşim. Ne demek istediğimi anladı.”
“Pişman mısın?”
“Sorusunda, evet demem olasılığının tedirginliğini sezinliyorum.”
“Hayır, pişman değilim. Ama herhalde bugünkü aklım ve deneyimim olsaydı bazı şeyleri başka türlü yapardım.”
Bostancı’da, Göztepe’de ve Rıza Bey Apartmanı’nda geçen çocukluk ve ilkgençlik günlerinden, Fransa’ya, Budapeşte’ye, Viyana’ya, Leipzig’e uzanan politik mücadele yılları...
Gün Benderli, Su Başında Durmuşuz’da anlatmaya çocukluğundan başlıyor, anne babasıyla geçen günlerini, öğrencilik yıllarını bir roman tadında yansıtırken, aynı zamanda dönem İstanbulu’na dair günümüz okurunu şaşırtacak anekdotlar da aktarıyor. Tabii, büyüdükçe mücadelesi de onunla beraber büyüyor. Kendini sol hareketin içerisinde buluyor. Hemen hemen tamamı yurtdışında geçen -geçmek zorunda kalan!- bu mücadelenin içinde Nâzım Hikmet’ten Sertellere, Zeki Baştımar’dan İsmail Bilen’e Türkiye sol tarihinin önemli isimlerine de rastlıyoruz.
Kimi zaman zorluklarla boğuşulan ama gelecekten asla umut kesil- memesi ve mücadeleden vazgeçilmemesi inancını yansıtan bir hikâye, kelimenin tam anlamıyla hayat.