İslam sanatı, kaynağını İslam’ın kendisinden alan, yani Kur’an-ı Kerim ve Sünnete dayanan; insan fıtratında ve âlemdeki doğal güzelliğin açığa çıkarıldığı, mutlak güzellik ve hakikat arayışıdır. Bu aşkın yönü zamanı aşarak muhatabı, insan fıtratında yer alan zamansız bir alana götürmektedir.
Bünyesinde barındırdığı diğer sanatlar ve yüksek ifade ve erişim gücüyle modern zamanların güçlü bir anlatı alanını oluşturan sinema ise bir düşsel gerçeklik ve varlık alanı sağlayarak, izleyiciye tahayyül edebileceği, keşfedebileceği bir alan sağlarken sinemada farklı bir anlam kazanan zaman kavramı bu düşsel varlığın tamamlayıcısı durumundadır. Zaman imge olarak temellendirilen bu kavram, çeşitli veçhelerle vurgulanan ve çok kıymetli olan “an”’ın ve “an” da tecrübe edilenin gösterilmesine yeni olanaklar sağlayarak dolaysız bir anlatı imkânı sunmaktadır.