Şükrü Erbaş, 1970 sonrasının güçlü ve üretken şairlerinden biridir. Şiir dışında hiçbir edebî türde eser vermemiş olan şair, sanat hayatına atıldığı günden bu yana yoğunluğunu şiire vermiş, kuramsal yazılarını da daha çok şiir üzerinde yoğunlaştırmıştır.
Çocukluğunu Yozgat gibi dar bir çevrede geçirmesi, toplumcu gerçekçi şiirin etkin olduğu yıllarda Ankara’da yüksek öğrenimini tamamlaması, bu şiir ekolünün kuruluş aşamasında bulunması, uzun yıllar “ikinci ana rahmim” dediği Ankara’da yaşaması, memurluk ve daha sonra gazete yazarlığı yapması bile Şükrü Erbaş’ın renkli kişiliğinin birkaç göstergesinden birisidir. Hayatının bu denli renkli oluşu doğal olarak şairin şiirlerinde ele aldığı konulara da bir zenginlik, başkalık kazandırmıştır.
Şiir karmaşık bir yapılanma ve sonsuz bir anlamlama sürecine sahiptir. Şükrü Erbaş’ın şiirlerinde bu durum gerek zengin hayat birikiminin şiirine konu çeşitliliği olarak yansıması ile gerek şairin Türk şiir geleneğinin dışında kurduğu şiir dili, şiirsel söylemi ve estetik zenginliği ile bir kat daha güçlüdür.