Büyük devlet hayatı yaşamış Türkler ile dağlar, vadiler, hatta tundralar arasında sıkışıp kalmış Türkler arasında, bazı gelişme ve değişmeler olmuştur. Bunları, önemle göz önünde tutmak gerekmiştir. Ancak her konuda Anadolu, başlıca çıkış ve dönüş noktamız olmuştur. Proto-Türk düşüncenin derinliklerine inip, en eski izlerini arama, başlıca amacımız haline gelmiştir. Bunun için de, dış kültür tesirlerini ayıklamak gerekmiştir. Bunun yanında, Altaylar gibi soyutlanmış Türk bölgelerinde, sonradan girmiş hurafeler de ayıklanmıştır. Çünkü Türk düşüncesi, gerçekçi çizgiden, pek ayrılmamıştır.
Türklerin yazılı ve sözlü olarak köklü ve zengin bir mitolojisi vardır. Bu zenginliklerin tespiti, kayda alınması ve sonraki nesillere ulaştırılması son derece önemlidir. Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in ömrünü vererek iki cilt biçiminde hazırladığı “Türk Mitolojisi” başlıklı eserini gelecek nesillere ulaştırılması gerçekten güzel bir örnektir. Gerçek anlamda geçmişe ve geleceğe ışık tutmaktadır.