“Erken Cumhuriyet dönemi idarecileri için Çerkeslik hatırlanmak istenmeyen Osmanlı geçmişini, İstanbul ve Ankara arasındaki iç savaşı ya da ‘hain’ Çerkes Ethem’i anımsatan bir olguydu. Diğer taraftan, nüfusunun büyük bir kısmı köylerde ve kırsal bölgelerde bulunduğu için Çerkeslerin tamamen asimile edilmesi ya da Türk kimliğinin benimsetilmesi gerçekleşmedi.”
Caner Yelbaşı, Birinci Dünya Savaşı sonrasından Cumhuriyet dönemine uzanan ulusdevlet inşa sürecinde Çerkeslerin serencâmını anlatıyor. Büyük ayrışma ve kırılmalara sahne olan 1919-1920 kesitinin, bu süreçte özel bir yeri var. Padişahı ve İstanbul Hükümeti’ni destekleyen Çerkesler - ve Kuva-yı Milliye ile Ankara Hükümetine destek veren Çerkesler... Çerkes paramiliter güçleri ile Ankara hükümeti arasında işbirliği - ve rekabet… Güçlü ve saygın müttefikten hasma dönüşen Çerkes Ethem “meselesi”… Çerkes Ethem’in tasfiyesinden sonra İzmir’de Yunan işgali altındaki bölgede toplanan dar katılımlı “Çerkes Kongresi” – ve büyük Çerkes çoğunluğunun bu “ayrılıkçı” girişime kayıtsızlığı…
Kitap, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da Çerkesler’le ilgili tehdit algısının uzun süre devam ettiğini anlatıyor. Bu algının oluşmasında, gerek Çerkes Ethem tecrübesinin hafızadaki izleri ve Mustafa Kemal’e karşı İttihat ve Terakki muhalefetinde bazı önde gelen Çerkeslerin yer alması; gerek Çerkeslerin itibarlı bir mevki tuttukları eski rejimin kalıntıları gibi görülmeleri, rol oynamış. Ancak zamanla, rejimin Çerkeslerle ilgili tehdit algısının ortadan kalktığı görülüyor. Dahası, özellikle devletin güvenlik aygıtında geniş bir istihdam alanı buluyorlar. Dil ve kimlik haklarıyla ilgili “meseleler” ise ancak 1950’lerden sonra kendini yavaş yavaş duyurmaya başlayacak…
Türkiye Çerkesleri’nin son yüz yıllık tarihi hakkında temel başvuru kaynağı niteliğinde bir eser.