Türkiye’nin Modernleşmesinde Kadınlar, 1839’dan Günümüze başlığını taşıyan bu kitap Cumhuriyet tarihi boyunca toplumsal cinsiyete dair kimliklerin ve ilişkilerin dönüşümünü siyasal lider eşlerinin hayat hikâyelerine odaklanarak anlamayı amaçlıyor. Siyasal lider eşlerine atfedilen toplumsal roller ve onların kişisel deneyimleri arasındaki ilişki, iktidar ve cinsiyet arasındaki karşılıklı bağlantıya dair önemli ipuçları sunmakta. Siyasal iktidar ile modernleşmenin karşılıklı olarak birbirini dönüştürdüğü tarihsel süreçlerde, her biri bir döneme damgasını vurmuş siyasi liderlerin eşlerinin hayat hikâyeleri, ilk kez yaşam tarihi yaklaşımıyla Osmanlı’dan günümüze bütün bir Cumhuriyet tarihini kapsayacak şekilde bu çalışmada bir araya geliyor.
Mevhibe İnönü’den Berin Menderes’e, Rahşan Ecevit’ten Semra Özal’a kimi zaman kendi sözcükleri, kimi zaman en yakınlarının anlatımıyla aktarılan hayat hikâyeleri toplumsal ve siyasal tarihe başka bir gözle bakmayı sağlıyor. Kadın tarihini yazmak açısından önemli yöntemsel katkılar sağlayan bu yeni bakış açısı yıllara yayılan bir süreçte gerçekleştirilen sözlü tarih görüşmelerinin yanı sıra Osmanlı’dan günümüze toplumsal cinsiyete ilişkin toplumsal ve siyasal anlayışları ortaya çıkaran kapsamlı bir arşiv araştırmasına dayanan bir analiz ortaya koyuyor.
Türkiye’de kadın tarihine yönelik çalışmalar arasında en kapsamlı çalışmalardan biri olma iddiasını taşıyan kitap bu yönüyle toplumsal cinsiyet alanında var olan çalışmalara olduğu kadar, Türkiye’de sosyal tarih alanına da önemli bir katkı sağlıyor. Öte yandan kitapta kullanılan kavramsal yaklaşım da siyasal iktidar, toplumsal cinsiyet ve modernleşmeyi bir arada anlamaya yönelik tartışmalar üzerinden özgün bir kavrayış geliştirmeyi deniyor.
“…Bu fotoğrafta bakanı çeken, duraklatan, bakışını ele geçirdi mi hemen bırakmayan bir şey var. O şeyin ne olduğunu ancak şöyle tanımlayabilirim: Modern olanı yakalamaya duyulan naif bir arzu… Bu arzuyu böyle sadelikle dile getirivermiş olmak, belki de bu arzunun kendisinin sadeliğinden ileri geliyordu. Bir rol model olarak şöyle ya da böyle görünme ya da bir imaj çalışması değil; taklit etmek hiç değil. Bir kişisel deneyimin kendisi olarak modern ve aynı zamanda hep ulaşılamaz uzak bir hedef olarak modern olma…”