“Ağ Osman” derler bir adam. Aceleci, eline çabuk. Sanki ardından kovalayan var. Tütün eker, tütün toplar, tütün dizer. Elleri tütün zifti içinde, ciğerlerine işlemiş tütünün kokusu. Aklında hep tütün... Bir an evvel toplanmalı, dizilmeli. Üstelik tütününe hak ettiği değeri de vermiyor alıcılar. Köylülerinin hepsi, hatta öz kardeşi bile sadece kendi çıkarını düşünüyor, alttan alttan düşmanlık ediyor ona. Hangi biriyle başa çıksın Ağ Osman?
Sonunda olanlar oluyor ve Ağ Osman kendi kendine konuşmaya, herkese sövüp saymaya, elleri tütün dizer gibi gidip gelmeye başlıyor. Köyün imamı başında dualar okusa da, Keçeci Dede Yatırı’na götürülüp, içindeki cinler çıkarılmaya çalışılsa da nafile, iyi olmuyor bir türlü. Tam tersine daha da içine kapanıyor. Atadan öteden öğrenilen yöntemler işe yaramayınca tek çare kalıyor geriye: Hastayı şehirdeki doktora götürmek.
Tütün Yorgunu yoksul ve cahil köylümüzün gelenekler karşısında çaresizliğini çarpıcı bir dille gözler önüne seren, dokunaklı sahneleriyle okurun içini sızlatan, etkileyici bir eser.