Başrollerde Salma Hayek Pinault ve Anne Hathaway yer aldığı kitaptan uyarlama film yakında Netflix’te.
Öyle anlar vardır ki dünyanın dengesi, iki kişinin karşılaşmasıyla altüst oluverir. Bu kitap, tam da böyle bir anı anlatıyor.
Elinizde tuttuğunuz bu roman, sizi farklı dönemlere ve gerilim dolu hikâyelere sürükleyecek. Kōtarō Isaka, bu romanında zamanın ötesinde dostluk, sırların açığa çıkması ve dünyanın dengesinin nasıl bir anda değişebileceği temasını ustaca işliyor. İki farklı dönemin buluştuğu bu eser, sizi hem geçmişin gizemlerine hem de geleceğin belirsizliğine sürükleyecek.
İlk dönem, 1980’lerin Japonya’sında geçiyor. Soğuk Savaş döneminin korkusunu bile gölgede bırakan bir ailenin içindeki çatışma… Kitayama ailesi, dışarıdan bakıldığında sıradan gibi görünse de aileye gelen gelininin içi, kaynanasının geçmişinde büyük sırlar olduğuna dair şüpheyle dolar. Bu sır perdesi aralandıkça evdeki gerilim artar ve olaylar hızla kontrolden çıkar.
“Her şeyini kaybetmiş birini yaşadıkları yüzünden suçluyor musun? Kaybetmiş olsa da ondan bir şey eksilmez! Kendi iyiliği için başkalarına acı çektirir, yine de insan olmaya devam eder. Kulaklarını aç, sana bir şey yapmayacağım. Kendi kendine yapacaksın.”
İkinci dönem ise yine Japonya’da ama bu sefer 2050 yılında geçiyor. Bu sefer dahi bir mühendisin bıraktığı gizemli bir mektubun başlattığı mücadeleyi okuyoruz. Mühendisin eski bir arkadaşı ve bir teslimat görevlisi, görünmez düşmanlarının yol açtığı kaosla mücadele ederken zamanın sınırlarını zorlar.
“Yapay zekâ, insanlardan ya da organizasyonlardan farklı olarak hedefinin birçok insana zarar verip vermeyeceğine bakmaksızın hesaplamalarını hedefine göre yapmaya devam ediyordu. Eğer durum buysa bizim de bu yolu izlememiz gerekmez miydi? Kişisel kazançtan yoksun, durmadan çalışan yapay zekânın belirlediği rotayı takip etmemiz gerekmez miydi? Kim daha korkutucu; politikacılar mı yoksa yapay zekâ mı?”