Tarihten Çıkan Siyaset, bir kriz durumunun ve bu krizi gereğince kavrayıp değerlendirememenin sol siyaseti içine sürüklediği problemleri inceliyor. Krizle kastedilen, tarihin "çığrından çıkması"; belli bir amacı ve doğrultusu olan, "içinde ikamet ettiğimiz, bizi ileri iten veya belirleyen şey olmaktan" çıkması. Modernliğin geleneksel pusulalarının, en başta da aşamacı ilerleme kavramının içinin boşluğunun gittikçe daha fazla hissedilmesi. Felsefede ilk kez Nietzsche’nin, Sol’da ise Walter Benjamin’in saptadığı bu tarihsellik krizi, uzun yıllar böyle bir sorun yokmuş gibi davranan sol siyasetler tarafından bile ağır bir biçimde hissediliyor artık. Brown işte bu görmezden gelme tavrının siyasi tahayyülde yarattığı felç edici semptomları araştırıyor: "Sol melankoli", siyasetin ahlakçılıkla ikame edilmesi, kendi etkisizliğinin nedenleriyle hesaplaşamamaktan gelen derin vicdan azabı, siyasetin aktörlerini "kurban" veya mağdur rollerinin ötesinde tasavvur edememe aczi, alternatif geliştirmekte beceriksizlik, "fetiş haline gelmiş ve donmuş nesnelere duyulan yaslı, muhafazakâr bağlılık", teori ve siyaset arasında, her ikisinin özerkliklerine de hakkını veren yaratıcı ilişkiler kurmakta başarısızlık...Ama hepsi bu değil: Brown, siyasetin önünü açacak alternatif bir tarih anlayışı da geliştiriyor. Nietzsche ve Foucault’nun "soykütüksel tarih" anlayışlarını, Derrida’nın hayalet ve adalet kavramları etrafında geliştirdiği tarihsellik stratejilerini ve Benjamin’in geçmişteki kayıpları şimdi’nin siyasi kışkırtmaları olarak gören heterodoks tarih kavrayışını işleyerek, bambaşka bir tarih tasavvurunun ve böyle bir tarihten çıkan etkili bir sol siyasetin imkânlarını gösteriyor. .