Fransız reklamcı Jacques Seguela’nın “Televizyon, insanların günlük gevezeliğidir.” dediği tarihin üzerinden çeyrek yüzyıldan fazla zaman geçti. Fakat bu süre içinde Seguela’nın sözünü ettiği hakikat değişmediği gibi dönüşerek alanını da genişletti ve gevezelikten öte, tortulaşmış bir yaklaşımla, kuşatıcı bir düşünsel gelenek halini aldı: Kısa sürede modern çağın en yaygın, en görkemli ve en egemen iletişim aracı haline gelen televizyon, toplumların nasıl konuşacağından nasıl yönetileceğine, kimin hangi rolü oynayacağından kimin kahraman, kimin düşman haline getirileceğine kadar, toplum yaşamının her alanına müdahale eden, hatta siyasal süreçleri dahi yönlendirebilen bir araca dönüştü.
Yapılan alan araştırmaları göstermektedir ki televizyon bugün dahi genellikle zaman geçirmek ve eğlenmek için izlenmekte, başka bilgi, haber ve kanı kaynaklarını tercih etmekten uzaklaşan toplum, televizyonun iletilerini ciddiye alarak yaşamını yönlendirmeye devam etmektedir.
Televizyon Sosyolojisi işte bu doğrultuda, teknolojinin ve teknolojik yaklaşımların temelini oluşturduğu modern çağın koşulları içinde televizyonun yerini, “sihirli kutu” olmaktan çıkıp “aptal kutusu” haline geldiği süreci, toplumu biçimlendiren ve yönlendiren iletilerini, varsaydığı ve önerdiği ahlak ilkelerini, birey olma, topluma katılma ve toplumsal grupların oluşma sürecinde oynadığı rolü akıcı ve anlaşılır bir dille ortaya koyuyor.