Kendisini bekleyen trajediye karşı yalnız ve savunmasız genç bir kadının hayatını anlatan ve bunu yaparken Victoria döneminin muhafazakâr cinsellik anlayışına mühim bir eleştiri getiren Tess, katı ahlak kurallarının hüküm sürdüğü, erdemin “iffetli olmak”la eş tutulduğu yıllarda yazılır ve toplumdaki egemen normları, sınıf sistemini, evliliği, dini, cinselliği tartışmaya açar. Derinlikli toplumsal analizlerin yanı sıra, kahramanlarının iç dünyasını da ustalıkla satırlara döken Hardy burada, bilhassa gerçekliğin dikenli yollarında tutkuları, içgüdüleri, bedeni ve ruhuyla var olmaya çalışan bir kadın resmeder.
İyiliğin, kötülüğü sonsuza dek yok edemediğinin bir kanıtı olan Tess, kadın ve erkeğe uygulanan çifte ahlak standardına, Hıristiyan mitosundan pagan inancına uzanan zengin sembolik dünyasıyla gerçek bir başyapıt.