17. yy İngiltere’si ve Avrupa; kilise, cemaatler, aristokratlar ve krallıkların güç mücadelesine ve iç savaşlara sahne olmuştur. Hobbes, Behemonth adlı eserinde yaşadığı dönemi her türlü ikiyüzlülüğün ve entrikaların döndüğü “çifte günah” ve “çifte aptallık” şeklinde tanımlar. Zulüm, kaos ve acıdan başka bir şey getirmeyen mücadeleleri bitirmenin tek yolu ise sorunların üzerine sert bir şekilde inen egemenlik kılıcıdır. Bireyin bireyden adalet talebi bir yana bireyin devletten adalet talebi siyasal sistemlerin, yönetim biçimlerinin ve uygulamalarının, erkin ne olduğunun ve kimin kullanacağının, adalet ilkelerini kimin belirleyeceğinin, ihlal durumunda kime ne kadar yaptırım uygulanacağının vb tartışması insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyadaki toplumların azımsanmayacak bir kısmının da uygulama çabası içinde olduğu Batı dünyasının bugün uyguladığı siyasal sistemlerin adalet sistematiği yüzyıllar süren sancılı entelektüel tartışmanın bir sonucudur. Thomas Hobbes bu tartışmalarda önemli bir düşünür ve siyaset bilimcidir. Hobbes’a göre devletin yönetim şeklinin demokrasi, aristokrasi veya monarşi olmasının önemi yoktur. Esas olan yasama, yürütme ve yargı kılıçlarının tek bir egemenin elinde olmasıdır. Ancak her şeye rağmen bireysel özgürlükler ve mülkiyet hakkına önemli bir vurgu söz konusudur. Hobbes her ne kadar aydınlanma filozofu olmasa da onun görüşleri aydınlanmanın ilk sinyallerini vermiş ve kendisinden sonra ileri sürülecek birçok felsefi yaklaşıma esin kaynağı olmuştur. Sade anlatımla kaleme alınan bu kitabın ileride yapılacak akademik çalışmalara katkı sağlayacağı inancındayız.