Cengiz Han’ın Nuh tufanını andıran seferlerinin ardından yaklaşık birkaç asır sonra, Türkistan’da ortaya çıkan Timur, Deşt-i Kıpçak, Irak, Suriye, Hindistan ve Anadolu üzerine giriştiği seferleri ile Cengiz Han’ın Moğollarının istilâsının dehşet ve korkusunu bu ülkelerde yaşayan insanlara yeniden hatırlattı. “Dünya iki hükümdarın sâhip olacağı kadar büyük ve değerli değildir. Allah nasıl bir tane ise, sultan da bir tane olmalıdır” diyen Timur’un gayesi, mümkün olduğu kadar geniş sahaları hâkimiyeti altına almaktı. Esasen o kendini “Turan Sultanı” olarak nitelendirmekte idi. Seferlerini genellikle Türk-İslâm ülkeleri üzerine yöneltmiş olmasından dolayı eleştirilmekle birlikte, bu husus o devrin ve bozkır geleneğinin hâkimiyet anlayışı düşünülerek değerlendirilmelidir. Bütün eleştirilere rağmen Orta Asya göçebelerinin İslamlaşmasında Timur’un büyük hizmeti vardır.