On dördüncü yüzyılın başında Büyük Timur kendi zekâsı ve kılıcıyla büyük bir imparatorluk kurmuş, bütün dünyaya baş eğdirmişti. Asya'yı baştanbaşa sarsan bu büyük güç, Afrika'nın en gelişmiş kısmı olan Mısır'ı da kendine bağlamış ve batıya doğru saldırısında kuzeyden Lehistan'a ve güneyden İstanbul kapılarına dayandığı zaman (İngiliz tarihçi Gibbons'un açıkladığı üzere) Avrupa'nın ta batı ucunda ve adalar içinde bulunan İngiltere'ye bile gücünü ve etkisini hissettirmişti. Timur yalnız büyük ordular meydana getirmek ve ülkeler fethetmekle kalmadı. Özellikle Türkistan'da bilim ve sanatın ölmez anıt ve eserlerini de bıraktı. Onun şehirler kuran, kanallar açan, ülkeler arası geniş yollar meydana getiren gelişim ve ekonomi alanlarında da büyük çalışmaları vardı. Onun zamanında sanat, ticaret ve edebiyatta da büyük gelişmeler sağlandı. Ülkelerin iyi idaresi ve orduların devamlı zaferi için yüksek zekâsının bir eseri olan meşhur Tüzükât'ı da onu yüksek saygılarla andıracak kıymetli andaçlarından biridir.