Her gün ölüm haberlerinin dünyanın dört bir yanından geldiği günümüzde bir yandan ekonomiyle mücadele ediyor, bir yandan hayat standartlarımızı bir nebze olsun koruyabilmek için her defasında daha fazla çalışmak zorunda kalıyoruz. Bu arada geçip giden tek şeyin zaman olduğunu, ömrümüz kısaldıkça yapacak ne kadar da çok şeyimiz olduğunu ama bir türlü yapmak istediklerimize başlayamadığımızı düşünüp hayıflanıyoruz. Etrafımızdaki ikon haline gelen dünya yıldızlarına bakıp bazenkendimizi onlarla kıyaslıyor, bazen onlar gibi olmak istiyor ya da sadece kendimiz olmak ve her şeyden izole yaşamak istiyoruz.
Fakat tüm bu itiş kakışın ve debelenmenin ortasında ölüm gerçeği bizi yine sarıyor. Aslında ölümün en korkutucu yanı, ne zaman geleceği belli olmayan ve henüz işlerimizi tamamlayamadan kapıyı çalacak olmasıdır. Böylesine bir durumda üstüne bir de dünyada olup bitenler ve her televizyonu açtığımızda karşımıza çıkan iç karartıcı haberler eklenince kendi dünyamıza saklanıp kaçmak, sanal bir dünya oluşturmak ve o dünyada her kim olmak istersek onu olmak istiyoruz.
Bazen “Fantastik Edebiyat”ın ve “Fantastik Filmler”in diyarında, bazen bilgisayar oyunlarında, bazen kendi hayal dünyamızda kaybolup gidiyoruz. Ölmek istemiyoruz, ölüme direnmek istiyoruz. Daha iyi olmak istiyoruz, daha iyi olacağımıza inanıyoruz. Daha hızlı koşabilmek, daha uzun olabilmek, daha yakışıklı ya da güzel olabilmek, hep genç kalabilmek... Belki de hiç kilo almamak ya da hiç uğraşmadan harika bir vücuda kavuşmak… Belki de mümkündür. İlkçağlarda yaşayan atalarımızın istediklerinizi bugün de biz istiyoruz. Simyanın yapamadığını Bilimle yapmaya çalışıyoruz.
Ve en nihayetinde transhümanizm ortaya çıkıyor: edebiyat, film, teknoloji, bilgisayar oyunları, mitler ve kutsal kitaplar. Birçok alanda kendisini gösteren bu yaklaşım aslında hep var olan ama nihayet eleştirel bir biçim olarak ete kemiğe bürünmüş olarak karşımızda duruyor. Biz de bu kitapta transhümanizmi anlamaya ve farklı yüzlerini anlatmaya çalıştık. İnsan ve makinenin nihai birleşimi sonsuzluk mu yoksa sonun başlangıcı mı olacak? Yoksa Tanrıcılık oynamak bir defa daha bizi felakete mi sürükleyecek? Belki bu soruların cevaplarını okuyucular kendileri vermeli; ama biz en azından “Transhümanizm” hareketinin karşılaştırmalı bir izdüşümünü vermek istedik. Bunu yaparken de alıntılarımızı yer yer dipnot şeklinde, yer yer de kaynakça kısmında belirterek daha dinamik bir okuma tecrübesi sağlamak istedik.
- Dr. Timuçin Buğra Edman
Transhümanizm, bütün dünyada patlayan yeni bir sosyal harekettir. Bazı transhümanistler kendilerini makinelerle birleştirmek isterler. Diğerleri bilim ve teknolojiyi kullanarak toplumu ve kültürü geliştirmeyi arzular. Kişisel olarak ben, transhümanizm yeniliğini kullanarak insanları daha uzun -belki sonsuza kadar- yaşatmak istiyorum.
Transhümanizm ile ilgili en heyecan verici şey, bu hareketin on yıl önce bir grup insanla başlayıp şimdi bütün dünyada milyonlarca insana yayılmasıdır. Son on sekiz ay içinde, transhümanist şirketlere yapılan girişim fonu miktarı dörde katlandı. Birçok milyarder, akademisyen, hatta politikacı bile şimdi transhümanizmi ciddiye alıyor ve insanlığın yakında “transhümanite”ye dönüşeceği mesajını yayıyorlar. Bunun çok iyi bir şey olduğuna inanıyor ve yakın gelecekte şu anda olduğumdan çok daha iyi bir transhümanist olmak için sabırsızlanıyorum.
- Zoltan Istvan, Transhümanist, The Transhumanist Wager Yazarı