“O zamanki karmaşa, o zamanki keder, ihtiras, acılar, pişmanlıklar, bunların hepsi önce basit birer et acısına ve sonra morluğa dönüştü, en sonunda da bedenimin üstünde artık benim daha fazla dikkatimi çekemeden yok olup gittiler. Artık başka türlü, ben bir gün ölecek olsam da benden geriye ölmeyecek bir tarih yarattığımı düşünerek yaşıyordum.”
Vuslat Çamkerten, hayatın hiçbir zaman tek bir renkten ibaret olmadığını hissettiriyor öykülerinde. Her şeyi kapkara veya tam aksine toz pembe gördüğümüz anların, içlerinde zıddını da barındırdığını gösteriyor. Dünyadan umudunu kesmeyen ama ipleri de tamamen onun eline bırakmayan karakterler yaratıyor. Hiç bitmeyen hevesler, duygulardan çok planlar üzerinden yürümeye başlayan aşklar, intikam hissiyle geçen dakikalar, gizli saklı korkular…
Tüfekle Vurulacak Şeyler, kendi sesini bulan öyküler…