Büyük anlatıların toplumsal yaşamda önceliğini kaybettiği ve neo-liberal politikaların teknoloji ile birleştiği bu çağda, tüketmek kimliklerle bağlantılı bir görünüme kavuşmuştur. Bu açıdan paylaşım ve tüketim ekonomisi, hayatın her alanına nüfuz eden etkisiyle, her yaştan bireyi saran sosyolojik bir fenomen olarak tüketim kavramını karşımıza çıkarmıştır. Tüketim odaklı bu ekonomi anlayışı; bireyi sembol ve tasarımı temel alan bir tutuma doğru yöneltmiştir. Diğer taraftan önceleri etkileşim alanı ve tüketime açılan kapısı mekânla ve zamanla sınırlı olan birey, postmodern teknoloji çağında sosyal medya ile geniş bir ötekiler dünyası ile iletişime girerek tüketime dâhil olmuştur. Böylece bireyin serbest zamanı bir tüketim zamanına dönüşmüş ve dışa vurma baskısıyla tetiklenmiş kendilik yansımalarına ait birçok varlık parçasını sınırsız bir zaman ve uzamda paylaşıma açmıştır.
Kültürün tüketilebilir olduğu ve medyanın tüm aygıtlarıyla kimlik oluşturma süreçlerine dahil olduğu günümüz toplumlarında bireyin tüketim ile kurduğu ilişkiye dair cevapların peşinde koşan bu kitap, sizin hikayenizi sosyolojik bir yöntemle anlatmaktadır.