İnsanın doğduğu ve büyüdüğü topraklarından gönüllü veya zoraki ayrılışı, göç olarak adlandırılmakla, geçmişi de bir o kadar eskidir. Zor ve şiddet kullanılarak insanın ana vatanından koparılarak, başka bir yere göç ettirilmesi aynı zamanda sürgün olma/edilme halidir.
Dünya tarihi çeşitli dönemlerde, çeşitli sebeplerle meydana gelen bu tür göç ve sürgün hadiseleri yanında, yakın dönem dünya tarihi benzeri hikayelerle doludur. Bu bağlamda yakın dönem siyasi ve toplumsal tarih, Türklerin göç etmeleri veya ettirilmelerinin trajik bir hikayesi olarak karşımıza çıkar. Bu trajik vakanın edebiyata yansımasının uç örneğini edebi bir tür olan “roman” teşkil eder. Özellikle 1. Dünya savaşı arefesinde; Adalar, Batı Trakya, Balkanlardan başlayıp, 2. Dünya savaşı sonunda anavatanlarından koparılarak; Kırım, Kafkasya, Doğu Türkistan’a, daha yakın zamanda Afganistan ve Irak’tan sürgün edilen veya göç ettirilen Türklerin Türk romanındaki yansımalarını konu edinen bu çalışma, psikanalitik ve sosyolojik bir tahlili içermektedir.
Seçilmiş eserler üzerinden yapılan bu çalışma, göç ve sürgün olgusuyla, bunun getirdiği sosyal problemlerle, psikolojik travmaları çeşitli disiplinler ışığında değerlendirerek, bir insanlık trajedisinin ortaya koymaktır.
Türkiye coğrafyasının etrafında devam eden savaşlar sonucu süregelen göç gerçeği, öyle görünüyor ki, daha uzun bir süre sosyolog, tarihçi, sanatçı ve siyasetçileri göç konusunun edebiyat alanını da ilgilendirmeye uzun bir süre devam edeceğidir.