Kahverengi tüyleri, boynundaki beyaz lekesiyle ihtişamlı, özel bir köpekti Buck. Sıcak iklimli California’nın Santa Clara Vadisi’ndeki çiftlikte rahat bir yaşam süren Buck, onu bekleyen büyük tehlikeden habersizdi. Kuzeyde altın bulunduğu söylentileri, altın arayıcılarının dondurucu soğukların hüküm sürdüğü bu bölgeye akın etmesine yol açmıştı ve bu insanlar kızaklarını çekebilecek güçlü köpeklere ihtiyaç duyuyorlardı. İşte Buck’ın çiftlikteki rahat yaşamı, kumarbaz bahçıvanın onu borcuna karşılık olarak vermesiyle bütünüyle değişecekti. Artık acımasız köpek eğiticileri, satıcılar ve “pençe yasası” uygulayan kızak köpekleri bekliyordu onu. Ayrıca Buck’ın ilk kez karşı karşıya kaldığı sert doğa koşullarıyla da boğuşması gerekecekti.
Diğer köpeklerle ve doğa koşullarıyla mücadele eden Buck, bir yandan da vahşi atalarının ormanların derinliklerinden gelen ve onu çağıran seslerini duyuyordu. Bu ağır şartlar altında hayatta kalması ancak zorlu bir mücadeleyle mümkün olabilirken, acaba Buck vahşetin çağrısına nasıl bir karşılık verecek?
Amerikalı yazar Jack London (1876-1916), serüven dolu kırk yıllık yaşamında, işçilik, gazetecilik gibi pek çok işle uğraşmasının yanı sıra altın arayıcılığı da yaptı. Ona büyük ün kazandıran Vahşetin Çağrısı adlı romanı, birkaç kez sinemaya da uyarlandı.