Felsefe varlığı kendinde nasılsa öylece akla alma çabası, burhan teorisi ise varlığı kendinde nasılsa öylece akla almaya çabalama öğretisidir. Varlık olmadan bir şeyin felsefesi yapılamaz ve belli bir tür doğaya sahip akıl olmaksızın bir şey felsefe yapamaz. Cenâb-ı Hakk her şeyi bilir, insan aklı ise gücü ölçüsünde bilmeyi sever. Aklın varlığa nasıl nazar edeceği, varlığı nasıl tahsil edeceği burhan teorisinin konusudur. Burhan teorisi akıldan varlığa ve varlıktan akla doğru uzanan bir yoldur, bir tarîktir. Burhan teorisi varlığa doğru yürüme, varlıkta kalabilme ve varlıktan kendine dönme usûlüdür.
Öyleyse burhan teorisi akıl ile varlığın arasını bağlayan bir köprünün adıdır. Burhanın bir ucu felsefî zihne, diğer ucu mükemmel varlığa bağlıdır. Meşşâî ise varlığa doğru burhan köprüsünde yürümeye çalışan aklın taşıyıcısı olan ruhtur. Köprünün asıl ve öte ucu doğaca önce bizce sonra gelen varlık iken, fer‘î ve beri ucu doğaca sonra bizce önce gelen akıldır. Öyleyse önce gelene önde, sonra gelene sonda yer vermek gerekir. Varlığa doğru seyreylemek ve varlığı doğru seyreylemek bu seyr ü seferi eyleyen ustaların izini sürmeyi gerektirir. İzini süreceğimiz ustalar burhan teorisinin ve felsefenin iki kurucu ismi olan Aristoteles ve Fârâbî’dir. O halde murâdımızı ifade edecek söz Varlık ve Akıl: Aristoteles ve Fârâbî’de Burhân Teorisi olmalıdır.