Jeanette Winterson’ın baş döndürücü bir hızla akıp okuyucunun zihnine kök salan romanı, Pınar Kür’ün eşsiz çevirisiyle yeniden Türkçede!
Annem bir matematik denklemi gibi; hep var ve olmadığını kanıtlamak imkânsız. Belki o beni bulmadan yıllar yıllar önce birisi de onu bulmuştu. Irmağın kıyısında, bir şişe içinde gözlerimin önüne getiriyorum onu. Şişenin rengi kobalt mavisi, deliği bezle tıkanmış, üstüne bir de balmumundan tıkaç konulmuş. Oradan geçen bir kadın, şişenin içinden sesler geldiğini duyuyor, bıçağıyla balmumunu kesiyor ve annem kavanozdan fırlayan bir cin gibi çıkıyor dışarı.
Bunlar, hem on yedinci yüzyıl İngiltere’sini anımsatıp hem de öyle olmadığı iddia edilen, hayli fantastik bir atmosferde, bir sepet içinde Thames nehrinde yüzerken bulunan bebek Jordan’ın büyüdüğünde söyledikleri... Hiçliğin içindeki salınımı oldukça garip bir kadın tarafından kurtarılmasıyla son bulmuş, onu anne bellemesiyle dünyanın en tuhaf maceralarından birine adım atması bir olmuştur. Ancak tıpkı Gulliver gibi dünyayı dolaşmaktan başka tutkusu olmayan Jordan için asıl hikâye, onu anakaradan ayıracak geminin yelkenini şişiren ilk rüzgârla başlayacaktır.