Birinci Dünya Savaşı ve akabinde Versay Antlaşması Alman toplumunu derin bir buhrana sürüklemişti. Weimar kültürü, bu buhranın içerisinden filizlendi ve kısa ömürlü ama kendine özgü demokratik bir deneyime sahne oldu. Weimar demokrasisinin ayırt ediciliğinin kanıtı olarak Weimar Anayasası çalışmalara epey konu olmuştur ancak Weimar’ın sınırlarını aşıp 20. yüzyılda sanatta, edebiyatta, müzikte Batı kültürünün pek çok veçhesine etki etmiş “Weimar kültürü” dendiğinde ne anlayabiliriz?
Peter Gay’in Weimar Kültürü kitabı, bir sanatsal arayışa ve uyanışa eşlik eden bu kültürün canlı ve akıcı bir anlatımını sunarak Weimar deneyiminin saklı hazinesini okurlarına teslim ediyor.
“Birkaç ay içinde Adolf Hitler Almanya Şansölyesi oldu ve Weimar ahalisi yanına Weimar ruhunu da alarak dört bir yana dağıldı: Kimi kendi içine, Ezop diline çekildi, kimileri soykırım kamplarında ölüme gitti... Ancak kimisi de Weimar ruhunu hayatın içine, müthiş kariyerler yaparak iz bıraktıkları laboratuvarlara, hastanelere, gazeteciliğe, tiyatrolara, üniversitelere taşıdı ve bu ruh gerçek yurduna orada kavuştu, sürgünde.”
PETER GAY