Anne Brontë, ikinci romanı Wildfell Hall’un Kiracısı’nı Acton Bell müstear ismiyle yayımlar; okur ve eleştirmenlerin büyük çoğunluğu için roman pek çok nedenle sansasyonel niteliktedir: Brontë başkahramanıyla Victoria dönemi toplumunun katı kural ve beklentilerine göre şekillenmiş itaatkâr kadın profiline meydan okur. Roman genel bir bakışla evlilik ve aşk ilişkisini ele alır gibi görünse de alkolizmin neden olduğu aile içi sıkıntılar ve istismar gibi konuları çağından beklenmeyecek bir cesaretle irdeler. Erken dönem feminist romanlar arasında anılan Wildfell Hall’un Kiracısı, gençlik heyecanıyla yapılan yanlış bir eş seçimi sonucu huysuz, sadakatsiz, şiddet eğilimli ve alkol bağımlısı bir adamla yaşamaya mahkûm olan Helen Huntingdon’ın bağımsızlık arayışını anlatır. Kaçmak, bir eş olarak görevini yerine getirmemek anlamına gelecek, dahası dar görüşlü kasabalıların rahatsız edici bakışlarını üstüne toplayacak; kalmaksa Helen’ı ömür boyu işkenceye mahkûm edecektir.