Şilili yazar Isabel Allende, bu anı kitabında okuru bir kez daha yüreğinin içine çekiyor. Hem romanlarının ilk tohumlarının nerelerde filizlendiğini, hem de yazarlık serüveninin nasıl başlayıp geliştiğini gösteriyor. Bunu yaparken yüreğinde düşsel bir ülke yaratmış olduğunu fark ediyor. Bu ülke, hem anayurdu olan Şili, hem değil. Bir anlamda Şili; çünkü kökleri orada, bütün romanlarına kaynaklık eden ailesi orada. Bir anlamda değil; çünkü bu kökler o kadar sık yerlerinden sökülmüşler, o geniş ve tuhaf ailenin bireyleri yazarın imgeleminde öylesine değişmişler ki, her biri sonuçta başka bir kişilik kazanmış. Şili'deki 1973 darbesinin ardından sürgüne giden, uzun yıllar Venezuela'da yaşamak zorunda kalan Isabel Allende, bu sürgün yaşamının ve hiçbir yere ait olamayışının, kendisini yazar yaptığını söylüyor. 'Hiçbir zaman hiçbir yere uyum sağlayamadım; ne aileme, ne sosyal sınıfıma, ne de dinime ait olabildim,' diyor. Bu sözlerin ardından, anayurduna yabancılaştığını vurgulasa da, anayurdunda yürütülen politikanın ve Şili'nin büyüsünün kendisine vurduğu damgayı hep üzerinde taşıyarak yazdığı çok açık.