Romalı devlet adamı ve fiolozof Cicero, İÖ 44 yılında tertiplenen Caesar suikastının ardından devlet işlerini bir kenara bırakıp Tusculum’daki villasına çekilir. İÖ 45 yılında kızı Tullia’yı kaybetmiş olmasından duyduğu kederin de büyük payı vardır bu inzivada. Roma’nın siyasi ve toplumsal gailelerinden uzaklaşarak ruhundaki fırtınaları dindirmeye çalıştığı bu buhran döneminde teselliyi felsefede bulur ve birbiri ardı sıra kaleme aldığı eserlerle Yunan felsefesini Roma’da yeniden inşa etmeye koyulur. Yaşlılık Üzerine adını verdiği ve dostu Atticus’a ithaf ettiği bu eseri de, Tusculum’da geçirdiği ve ömrünün son demi sayılan bu verimli yılların ürünüdür. Cicero, yaşlılık ve ölüme teselli olarak da değerlendirilebilecek bu eserinde Roma’nın önde gelen şahsiyetlerinden Yaşlı Cato’yu başkonuşmacı yapar ve onun dilinden aktardığı görüşlerini Yunan ve Roma tarihinden seçtiği örneklerle açıklamaya çalışır. Eserde ortaya koyduğu görüşler, Yunan felsefesinin ahlaki öğretilerinin ve yaşlılığa ilişkin fikirlerinin özeti niteliğindedir. Böylece gençlik yıllarından itibaren tetkik ettiği Yunan felsefesini, Platon’un Akademeia’sından Epikurosçuluğa değin Yunan’ın bütün felsefe okullarının görüşlerini kendi hayat anlayışıyla kıyaslayıp kendine özgü bir üslupla dile dökme fırsatı yakalamış olur.