‘‘Kısacası, en derinde bana ait olan, zaman içerisinde beni ölüme, kendi ölümüme yaklaştıran ilerleyişimin derecesi kayıt altına alınmış, çerçevelenmis¸, düzenlemelere, özel izinlere, istisnalara tabi tutulmus¸tur. Eğer yaşımsam ve sadece yaşımdan ibaretsem, özümde, herkesin tanıdığı kurallar tarafından sıkıca belirlenmiş, sosyal ve kültürel bir varlığımdır. Fakat bu kurallar yığını beni gerçekten ilgilendirir mi? Ben gerçekten yirmi bir yaşıma geldiğimde reşit oldum mu? Bu dönüşüm şimdilerde benimkinden üç yıl önce mi gerçekleşiyor? Emekli olunca başka biri mi oldum? Altmış beş, yetmiş ya da seksen yaşımdan sonra söyleyecek bir şeyim kalmadı mı? Bu bir özgürlük meselesidir ve uzayan yaşam süresi daha çok kişiyi çemberin dışına atabilir.’’
Fransız düşünür Marc Augé’den yaşam, yaşlanma ve kendini tanıma üzerine bilgece bir kitap: Yaşsız Zaman.
Auge, yaşam koçluğu ve kişisel gelişim teorileriyle boğulmuş çağımızda, her türlü kurtarıcı ideolojiden uzakta, adeta okurla sohbet edercesine, kediler ve kitaplarla birlikte olgunluğun yollarını arşınlıyor.