Yazarlık yaşamı boyunca gerçeğin yılmaz savunucusu olmuş, gerçekliği deşerek yaşamdaki yalanları ortaya çıkarmaya kendini adamış olan Ibsen, bu oyununda kendisiyle çelişkiye düşme pahasına, bazan ‘yaşam yalanları’nın yaşamda ayakta kalmak için gerekeceğini vurgulayarak “gerçeklik aşkına” yapılacak bağnazlıkların, masum insanların kurban edilmesine yol çabileceğini gösterir. Yaban Ördeği, bu büyük yazarın, kendi özeleştirisini yaparak kendini yargıladığı ilginç bir çalışması olduğu gibi, tiyatro sanatında simgesel gerçekliğin en önemli örneklerinden biri olma özelliğine de sahiptir.