Çoğumuz için en büyük korku: yalnız ölmek. Yalnızlık, üzerine eğilmesi zor bir konu çünkü yoğun bir şekilde sosyal olan dünyamızda pek çok olumsuz tınıya sahip. Ama gerçek şu ki nerede insan varsa orada yalnızlık da vardır. Odanızın sessizliğinde otururken, ikindi vakti bir parkın sakinliğinde dinlenirken ya da hareketli bir sokakta insan kalabalığıyla çevriliyken yalnız olabilirsiniz. Şarkı mırıldanan birinin bize ne kadar yalnız olabileceğimizi anlattığını duymak için radyoyu açmanız yeterli. Bu ezber bozan kitapta, filozof Lars Svendsen yalnızlığın üstüne gidiyor ve bu en insani duygunun hem olumlu hem olumsuz taraflarını masaya yatırıyor.
Felsefe, psikoloji ve sosyal bilimlerde yapılan son çalışmalardan yararlanan Yalnızlığın Felsefesi farklı yalnızlık türlerini keşfe çıkıyor ve insanları bunlara yatkın kılan psikolojik ve sosyal karakteristikleri inceliyor. Svendsen dostluğun ve aşkın önemini gözden geçirirken yalnızlığın yaşam kalitemizi nasıl etkilediğini, fiziksel ve zihinsel yaşamımız üzerindeki tesirlerini araştırıyor. Kışkırtıcı bir hamleyle, modern toplumumuzun ana sorununun çok fazla yalnız olmamız değil daha ziyade yeterince tek başına kalamamamız olduğunu ileri sürüyor ve yalnızlığımızın kendimiz ve dünyadaki yerimiz hakkında bize derin şeyler söyleyebildiği anların izini sürüyor.
Ortaya çıkan sonuç ise varlığımızın karmaşık ve derinden anlam dolu bir parçası hakkında yazılmış işte bu büyüleyici kitap.