Zaven Biberyan, siyasetin ve toplumun hızlı bir dönüşüm geçirdiği 1950’li yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında bir sayfiye yerinde, Erenköy’de, bir yaz hafta sonunda yaşananları anlatıyor Yalnızlar’da. Yazar, bu iki günde yaşananlarla, toplumsal sınıfların ve beraberinde çeşitli statülerden bireylerin iç dünyalarının derin bir psikolojik tahliline girişirken, başta insanlar, sonra da Türk, Ermeni, Yahudi, Rum toplulukları arasında iletişimsizliği, ruhların derinliklerinde gizli şiddet eğilimlerini ve bunların sonucunda kişisel-toplumsal davranış kalıplarında oluşan tahribatı konu ediniyor.
Kenara itilmişlerin ruh hallerini edebiyatına hakkıyla taşıyan Biberyan’ın en önemli metinlerinden biri olan Yalnızlar, yalnızların öfkesiyle hayal kırıklıklarının kesiştiği noktaya götürüyor bizleri.
Yalnızlar, bugün dahi çözülememiş, kadınlık, erkeklik, aile, Ermenilik, Türklük, kentlilik, taşralılık dertlerimize tutulmuş yalansız bir ayna.