Canlılık, neyin mükemmel olduğuna göre değil, hangi özelliklerin sonraki nesile aktarıldığına göre şekillenir. Bizler, bu çağa ulaşmayı başarmış genleri taşıyoruz. İçgüdülerimizin, dürtülerimizin, tepkilerimizin, duygularımızın arkasında biyolojik nedenler yatıyor. Beynimiz, kendisini ortaya çıkarıp şekillendirmiş biyolojik koşullara göre düşünüyor.
Sorun şu ki; artık aynı koşullarda yaşamıyoruz. Sahip olduğumuz sağlıklı bir beyin, tamamen olması gerektiği gibi çalışırken; atalarını tehdit eden korkuları tekrar yaşar, sağlığı bozacak şeyler ister ve her veriyi strese bahane olarak kullanır. Rahatlıkla zayıflığı, keyifle mutluluğu, dürtülerle duyguları, yasalarla varsayımları birbirine karıştırır. İnsan, hayatta kalmaya odaklı biyolojik bir beyni kendi yarattığı mekanik dünya düzeni için kullanan tek canlıdır. Hayvanlarda olmayıp da insanda olan şey; yanılgıdır.