1960’tan beri aynı semtte oturan insanlar yıllar geride kalırken yaşamlarında birbirlerine ait izler bıraktılar. Hiç unutulmayan, bir nehir gibi akan caddenin her yakası bir başka semte ait. Caddenin her iki yakasının çocuklarının oyun yeridir bir nehir gibi akan cadde.
1960’lı yılların henüz toprak olan caddesi taşıtların pek nadir geçtiği, bisikletlilerin bol olduğu, ara sıra arkasına bazı korkusuz çocukların takıldığı faytonların görüldüğü tehlikesiz, muhteşem bir oyun yeri. Bir daha geri gelmeyecek olan çocukluklarının en güzel o masalsı dünyasını yaşayan şanslı çocuklar. Oyunlar bazen tehlikeli, aileleri korkutan durumlar yaratsa da daima hoş görüyle karşılayan, kınamayan büyükleri olan, özgür, yüreği sevgi dolu çocuklar. Yediveren güller gibi zamanı gelince duruldular, akıllandılar, öğrenme hevesiyle bilgeleştiler. Gelişip serpildiler, yerlerini kendilerinden sonrakilere bıraktılar. Zamanın geçtiğinin farkında bile olmadılar. Zaman bir su gibi akıp geçti. Sevdikleri iyi ve güzel insanlar sonsuzluğa yürüdü. Bu güzel cadde eski güzelliğini ve çekiciliğini yitirdi. Oysa çocuklar, anne babalarının, onların yaşamlarında sonsuza dek kalacaklarını sanıyorlardı. Acıların, yalnızlığın içinden çıkmak kolay olmadı. Yaşanmışlıklarının büyülü anları öykülere döküldü. “Başlayan her şey biter”miş.